Çorum İline bağlı Alaca İlçesinin Güney Batı istikametinde , Bozok platosunun kuzey eteklerinde, 40-41 enlem/34-35 boylam arasında, kayalık ve dar bir vadi üzerine kurulu, etrafı meşe ormanı ile kaplı bir yerleşimdir. Alaca – Ankara karayolu üzerinden ulaşılan köyümüz, İlçe merkezine 14 km. mesafededir. Kıcılı, Çomar, Perçem, (Orduoğlu) Suludere, Akçiçek, Mehmetbeyli, Gölpınar ve Külah köyleri ile komşudur.
Ekilebilir arazisi 8.000 dönüm, Mera ve kayalık arazisi ise 1.000 dönüm kadardır. Toprak yapısı kum-kil ve yer yer humustan oluşmuştur.
Tarım öncelikli olmak üzere, büyük ve küçük baş hayvancılığı yapılmaktadır. Yetişen ürünlerin başlıcaları şöyledir.
Buğday, arpa, Yulaf, nohut, mercimek, şeker pancarı, soğan, fasulye, patates, mısır ve ayçiçeği.
Bu günkü şekli ile üç mahalleden oluşur.
1-Yukarı Mahalle
2-Aşağı Mahalle
3-Telli Mahalle
Kalecikkaya Köyü çok eski ve tarihi yerleşim bölgeleri üzerine kurulmuştur. Alacahöyük, Boğazkale, Eskiyapar gibi tarihi gün yüzüne çıkmış yerleşim yerlerinin ortasında bulunmaktadır.
Günümüzde bu yerlerde yapılan arkeolojik kazılar bölgenin tarihi zenginliğini göstermektedir.
Her ne kadar köyümüz sınırları içerisinde bu güne kadar herhangi bir çalışma yapılmamış olsa da ufaklı büyüklü tümülüsler, höyükler, tarlalardan çıkan çanak çömlek parçaları ve şekillendirilmiş taşlar, kayalar, kimsenin hakkında bilgisi olmadığı eski temeller bu şanslı yerleşim yerleri ile aynı tarihi paylaştığını göstermektedir.
Kaynaklarda, İlçemiz Alaca’ nın milat öncesine ait bilgileri verilirken, Kalkolitik ( Bakır-Taş) çağına ait yerleşmenin yoğun olduğu saptanmıştır. Bu döneme ait en belirgin örnekler arasında bulunan höyük ve Tümülüsler sayılırken Kalecikkaya Köyü Kale Höyüğünden de bahsedilmektedir.
(Alaca Kaymakamlığının Geçmişten geleceğe Etonya-Hüseyinabad-Alaca isimli eseri: sayfa 5)
Yine köyümüzün yerleşim yeri hakkında, yöre halkı tarafından, PAZAR YERİ olarak bahsedilmektedir. Bu durum göstermektedir ki, bölge eski medeniyetlerin alış-veriş, ticaret veya sanayi olarak kullandıkları bir bölgedir.
Ancak ne yazık ki, ülkemizin hemen hemen her yerinde olduğu gibi burada da tarih sahipsizlikten yakınmakta ve bilmeden yok edilmektedir. Gün yüzüne çıkanlar ise olduğu yerde kaderine terk edilmektedir.