Kırım Türk halkının anavatanlarından zorla sürgün edilmeye başlamasının 238. yaş günüdür. Dile kolay tam 238 yıldır, zorla, ara vermeden, hiç durmadan sürgün devam ediyor. Devam ediyor diyorum, çünkü, zaman zaman ferdi yada kısmi olarak zaman zaman ise büyük kitleler halinde dakikalar içerisinde, saatler içerisinde, günler içerisinde gerçekleşmiştir.
Unutmadık. Unutmayacağız.
En azından kendi köyümüzle ( Kalecikkaya ve Gölpınar ) ilgili olarak geriye dönüp baktığımızda, ecdadımızın Kırımdan çıkışı tam olarak iki buçuk asra yaklaşıyor.
Bu süreçte belki üç nesil, kendilerine huzur içerisinde yaşayacakları bir toprak parçası bulmak, huzura, rahata kavuşmak için Rus lardan kaçmışlar. Ömürlerini yollarda geçirmişler.
Tâ ki, 1875 li yıllara kadar. Kesin olmamakla birlikte, çok büyük ihtimalle (nüfus kayıtlarından ve Abidin ÖZKAN ın Kırımdan Çıktık Yola, isimli çalışmasındaki makalesinden) bu tarihte ( 1870-1875) Kalecikkaya ve Gölpınar Köyüne yerleşmişlerdir.
Evet, artık başlarını sokacak, barınabilecekleri bir yerleri olmuştu. Ancak sevinçleri çok sürmedi. Köyümüze yerleşen insanlarımız, kendilerini Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nın içinde buluverdiler. Vatanın hemen her yerinde olduğu gibi köyümüzden de eli silah tutacak tüm erkekler cepheden cepheye koştular. Köyde, sadece kadınlar ve henüz üç, beş, on yaşında olan erkek çocuklar kalmıştı.
Eskilerin anlatımından öğrendiğimiz kadarı ile köyümüzden 60 civarında erkeğin seferberlik gereği askere alındığıdır.
Bu İzahatlardan Sonra Şu Sonuca Varabiliriz.
Kalecikkaya ve Gölpınar Köylerimiz ve köylülerimizin, yaşayanların artık Kırım la ilişkisi kalmamıştı. Çünkü, canlı geçmiş, tarihi anlatacak kimse kalmamıştı. Kadınlar vardı. Onlarda ne oldu ne bitti, bunları anlatacak, yazacak, gelecek nesillere aktaracak durumda değillerdi. Geçim derdi, hayatta kalabilme derdi, çocuklarını büyütebilme derdi ile meşgullerdi.
Kırım da, nerde yaşamışlar, hangi il de, hangi köyde evleri var bilemiyorlardı. Ancak bildikleri tek şey vardı. Kırım Türkü oldukları. Bildikleri adet, örf, gelenek ve göreneklerini uzun zaman yaşatabilmişlerdir.
Acı olan şudur. Köyde yaşayanların dışında kimsede arayıp sormamış. Gelip gitmemiş. Köylümüz, halkımız kendi yağı ile kavrulmaya çalışmış.
18 Mayıs 1944 son büyük Rus Zulmü, Büyük Sürgünün yıl dönümü vesilesi ile tüm geçmişlerimizi hayır, rahmet ve dualarla anıyoruz.